ırkçılığın ve zorbalığın karanlık tarafına ışık tutan; sevimsiz, çirkin ama gerçek olan yüzleri önümüze seren, geçmişin gölgesinde sıkışıp kalmış acı izleri görünür kılan çok kıymetli bir eser Duyguların Rengi.
80’lerin o sıcacık havasını, güçlü kadın hikâyelerini ve mahalle samimiyetini özleyenlere bir film tavsiyesi: Çelik Manolyalar
Ölüm, kelime anlamıyla herhangi bir canlının yaşamının sonlanması, bitişi demek. Canlılar kadar cansız varlıkların da bir sonu oluyor bence. Bir hissi, bir duyguyu da buraya ekleyebiliriz. Bir dondurma bittiğinde mutluluğun ölümü, bir yüz gülümsediğinde hüznün ölümü olabilir. Tükenmiş bir kalemi atamadığımızı da unutmayalım mesela. Çünkü bittiğinde vazgeçemediğimiz, ayrışamadığımız her şey ölümle olan ilişkimizle bağlantılı.
Merhaba sevgili Kitap dostları. Bu yorumuma “çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane” bilmecesiyle başlamak istiyorum zira okuduğum kitapta sayfalar birbirine akarken hissettiğim şey buydu. Nar taneleri; kabuklarımız. Kabuklarımız; köşelerimiz, duvarlarımız. Köşeler ve duvarlar; hayatımız. Bazen üstümüze üstümüze gelen, bazen basmalarla, fistanlarla, çiçeklerle süslediğimiz hayatımız.
Çok bilinen, çok sevilen, üzerine çok yazılan, çok çizilen yine de bitmeyen, azalmayan aksine sadece baktıkça bile kocaman olan güzelce bir kitap için içimi dökmeye geldim. Merhaba sevgili kitap kurtları.