Duyguların Rengi; Adıyla Müsemma Bir Film

Yine bir Amerikan yapımı filmle karşınızdayım: Duyguların Rengi (The Help)


Uzun zaman önce izlemiştim bu filmi. Kız kardeşimin “Bediş, The Help diye bir film izleyeceğiz, sen izlemiş miydin?” sorusuyla yeniden radarıma girdi. Ona hatırlamadığımı söylesem de film hakkında konuşmaya başlayınca zihnimdeki kapılar bir bir açıldı. Amerikan rüyası değil… Afro-Amerikan faciası.


Film, aynı adı taşıyan bir kitaptan uyarlama. Kitap gerçek bir hikâyeye dayanmıyor; ancak yaşanan zulmü anlatan en etkili hikâyelerden biri diyebiliriz. Çünkü köleleştirilen bir ırkın yaşadığı acıyı, aşağılanmayı ve yok sayılmayı en gerçekçi haliyle hissettiriyor.


“Loş ışıkta sesi adeta parlıyordu. Çikolatanın bir sesi olsaydı, Constantin’in şarkı söylerkenki sesi olurdu. Şarkı söylemek bir renk olsaydı, o renk kesinlikle çikolata rengi olurdu.”


Kitap Türkçeye “Yardımcı” adıyla çevrilmiş. Ancak film, “Duyguların Rengi” ismiyle sinemaya uyarlandıktan sonra kitabın adı da buna evrildi. Ki bence çok isabetli bir değişiklik olmuş. Dil, din ve ırk gözetmeksizin acının ve mutluluğun renginin aynı olduğunu hangimiz inkâr edebiliriz?


Günün her anı kendime acımak yerine, çalıştım.”


Filmdeki ana karakterlerden biri, anne sevgisi görmeden, siyahi bir bakıcı tarafından büyütülen, sarışın bir genç kadın. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra, kendi kasabasında yerel bir gazetede çalışmaya başlıyor. Zamanla aklında şekillenen bir fikri hayata geçirmek için siyahi hizmetçilerle iş birliği yapmak istiyor. Fikir şu: Bu kadınların başlarından geçen, kimsenin kolay kolay anlatmaya cesaret edemediği çirkin, ezici, yıpratıcı hikâyeleri derlemek.


Her ne kadar hizmetçiler, bu genç kadını sevip güvenseler de böyle bir projeye sıcak bakmıyorlar. Hatta korkuyorlar. Çünkü isimleri gizli kalsa bile, böyle bir şeyin yazılması, basılması ve okunması başlarına daha büyük dertler açabilir. Fakat yaşadıkları sarsıcı bir olay sonrasında, korkularını bir kenara bırakıp, beyaz gazetecinin kitabı yazmasına yardımcı olmaya karar veriyorlar.


Filmin bir başka hassas noktası da, beyaz olup kendi çevresi tarafından dışlanan bir kadının hikâyesi. O kısmı izlerken bende çok samimi, çok insani bir duygu uyandı. Aynı zamanda filmin adını tersten okuttu bana: Renklerin Duyguları…


O zaman biz aynıyız. Sadece renklerimiz farklı, demiş küçük siyahi kız. Küçük beyaz kız da onaylamış ve arkadaş olmuşlar.” (Kitaptan alıntı)


Sonuç olarak, ırkçılığın ve zorbalığın karanlık tarafına ışık tutan; sevimsiz, çirkin ama gerçek olan yüzleri önümüze seren, geçmişin gölgesinde sıkışıp kalmış acı izleri görünür kılan çok kıymetli bir eser Duyguların Rengi. Hem kitabını okuyup hem filmini izlemek gerektiğini düşünüyorum. Toplumsal hafıza ve kolektif bilinç gibi kavramlara aşinaysak, bu tarz hikâyelerden uzak kalmak bizi ileri taşımaz. Çünkü iyileşme kökten başlar. Yaraya bakabilme ve yarayı sarabilme cesaretiyle başlar.


Bu kasabada herkes mümkün olan her açıdan uyuyordu.”


Filmi izlerken içimizde yükselen o buruk, hüzünlü hislere kulak verebiliriz mesela… Sonra bu hissin kökenine inmeye çalışıp kendi yolculuğumuzda güçlü bir adım atabiliriz. Ayrıca bu tür filmler, kolektifi anlama kapasitemizi geliştirir; bu da toplumu anlama ve topluma katkı sunma noktasında bizi daha bilinçli bireyler haline getirebilir.


Tüm bu nedenlerle bu filmi izlemeyi çok değerli buluyorum. Ve gönülden tavsiye ediyorum.


İzledikten sonra yorumlarınızı mutlaka bekliyorum. Şimdiden keyifli seyirler!

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yap
*yorumunuz misafir olarak yayınlanacaktır. İsminizle yorum yapabilmek için giriş yapın.