Domates ve Lekesi

Geçtiğimiz günlerde yengemle bahçeye indim. Minik bir alanda birkaç çeşit sebze ekmişti. Benim sevdiğimi bildiği için beraber hasat etmek istedi. Mini hasat.


Biraz biberleri dolaştık, biraz fasulyeleri… Fasulyeler neredeyse kurumuştu, onlara üzüldük. Patlıcanların küçük kalmasına dertlendik. Ama yapılacak bir şey yoktu. Her ne kadar gübresini versen de, düzenli sulasan da bazen hava şartları nedeniyle istediğin verimi alamıyorsun. Bu yıl da o yıllardan biri; sıcak ve yakıcı. Bu nedenle var etmekten çok, yok eden bir yıl.


Bunca sıcağa rağmen hayatta kalabilmeyi başarmış sebzeleri sevgiyle topladık. Sıra domateslere gelmişti… Adeta bir şeftali ya da muz gibi, meyve niyetiyle yediğim o güzel domateslere.


Zaten azıcık kalmış ve kızarmayı başaran domatesleri tek tek topladım. Elim, hafif kalın sapların arasında dolaşırken yeşil yeşil boya oldu. Hani şu kolay kolay çıkmayan ve ilginç bir kokusu olan domates sapı boyası… Bildiniz mi? =)


Hakikaten, bu domatesin yeşili elinize bulaştığında kolay kolay çıkmaz. Sabun ve su yeterli değildir. Ancak ben, nenemin bahçe yaptığı dönemlerden hatırladığım kadim bir bilgiyle kolayca çıkartıyorum bu lekeyi. Nenem şöyle demişti:


Domatesin lekesini çıkarmak için ellerini domatesin kendisiyle ovalayacaksın.


Çivi çiviyi söker gibi. Karda donanı buzla ovalamak gibi. Acıyı acıyla yok etmek gibi.


Bu söz acayip bir dersti benim için. Çok küçüktüm… Bir kez beni de tarlaya, domates toplamaya götürmüştü nenem. Gün boyu domates toplayıp para kazanacaktı. Onunla da eve yiyecek bir şeyler alacaktı. Yiyecek bir şey; patates gibi. Neyse, işte o gün öğlene kadar mesai yaptılar.


Yemek saati geldiğinde tüm kadınlar orta yerde toplandılar. Gülüşüp konuşuyorlar. Her birinin omuzunda hayatın yükü, yüzlerinde ise olabildiğince neşe… Baktım, nenemin eli koyu yeşil olmuş, ince bir tabaka oluşmuş. Onun adına üzülmüştüm. “Nasıl çıkacaktı şimdi bu!” diye düşündüm. Sanırım aklımdan geçenleri okudu, yoksa nasıl verirdi bu cevabı:


Hadi hadi, bakma öyle. Şuradan bir tane domates ver bana. Küçük şaşaldan da su dök bakalım. Şimdi görürsün bu lekeler nasıl çıkacak. Bu lekesiyi çıkarmak için ellerini domatesin kendisiyle ovalayacaksın.


“Heeee” dedim içimden… “Aaaaa” dedim. Sözünü dinledim. En minik domatesi verdim eline. Parmaklarıyla ikiye bölüşünü, sağ elindeki yarım domatesle sol elini ovalamasını, sol elindekiyle de sağ elini ovalamasını izledim. Domates lekeleri kahverengiden yeşile, yeşilden kırmızıya, kırmızıdan ten rengine dönüştü. Ne de olsa çivi çiviyi sökerdi; söktü. Domatesin lekesini domates çıkarırdı; çıkardı. Tertemiz oldu.


Hayat da tıpkı domates gibiydi,

Kimi lekeler ancak kendiyle temizlenirdi.

Şeyma

❤️

Misafir - 15 Ağu 2025 11:04

Yorum Yap
*yorumunuz misafir olarak yayınlanacaktır. İsminizle yorum yapabilmek için giriş yapın.