Yumru -1-

Topak, kök, kabartı, yamru yumru, şişkinlik, tümseklik, yuvarlak, ur…


Yine geldi başladığı noktaya. Oysa iyi gidiyordu. Farklı bir anlam arıyordu. Yumruya dair bir sürü eş anlam vardı. “Ur” ya da “tümör” kelimesine ne gerek vardı ki?


Boğazında bir şey vardı. Ne yutabiliyor, ne atabiliyordu. Doktora gitmedi. Gitmek istemedi. Zihninde çoktan yankılanmıştı doktorun söyleyecekleri:

“Duygusal nedenler…”

“Stres kaynaklı…”

“Uykusuzluk ve yorgunluk…”


Ama o biliyordu.

Tüm yumruların hikâyesini biliyordu hem de.

Minik kabartıların, kocaman şişkinliklerin, kök salmış olanların…

Hepsi boğazındaki yumru gibi, hafızasına kazılıydı.


Babasına bir daha sarılamayacak olması.

Hevesle çıktığı bir tatilden gözyaşlarıyla dönmesi.

Vedalaşamadığı bir aşkın son cümleleri.

Büyüklü küçüklü birkaç örnekti sadece.


Yani aslında bir ur ya da tümör değil,

Birikmiş bin küsur cümleydi boğazına dolanan.

Konuşmaya niyetli ama ses olamayan.


Zar zor uyuduğu bir gecenin sabahında,

Dudağına yerleştirdiği ufacık bir tebessümle aynaya baktı.

Ve “Ben…” dedi.


Devamı gelmedi.


Yumru büyüdü.

Çok hisli..

Devamını bekliyorum mutlaka..

Misafir - 18 Tem 2025 11:14

Yorum Yap
*yorumunuz misafir olarak yayınlanacaktır. İsminizle yorum yapabilmek için giriş yapın.